Her şeyin gönlünce olması dileğiyle diye başlayan cümlelerden tamda sıkılmak üzereyken aklıma bir romanın yaratma ve değiştirme gücü geldi.Ne yapacağımı bilmeden sadece hayatın,sevgilinin ve sevilenlerin bana oynadığı oyunu onlara oynayacak kadar kirlenmiş olamadığımdan oturdum ve yazmaya başladım.atık kim beni durdubilir ki diye düşünürken hayat ve hatta benim roman kahramanlarımdan oluşan hayatın dışarıda akıp gittiğini düşündüm.Zaten hayata düşünmek ve yazarak hayatımı sergilemek için gelmiştim.Hiç değilse buna kendimi inandırmıştım ama yine bile yazarak yaşamak fikri_ki bu fikir birçoklarına göre yaşarak yazmaktan ibaretti_ağır geliyordu insana.Acizliğini yüzüne vurup paramparça ediyor bütün şevkini.İşte benim gerçeklerimde tam bu anda başladı ve anılarla birikip göz yaşlarıyla artarak sürüp gitti.
Bir Aralık sabahı geç yatmanın huzursuzluğuyla güne erken başladım.Gözlerimi kopkoyu bir sabaha açıp saate baktığımda sıfıraltıelliiki bile olmamıştı daha…Oysa çok daha erken kalkıp terk etmek için söz vermiştim bu yatağı,bu bina ve kendi hayatımı.Olmamıştı,yapamamıştım ki;yapamayacağımı bildiğim halde yine söz verecektim kendime yatmadan tam da önce.Oysa bir zamanlar verdiğim her sözü tutan çok sessiz bir adamdım.Anneminde sürekli vurguladığı gibi artık çok eskide kalmıştı uykulu gecelerden sonra gelen mutlu sabahlar…Ne kadar huzursuzda olsam hayatımın iniş çıkışından şimdi o günlere dönüp unutmak istiyorum olan her şeyi.O zaman yazı yazmayı sadace bir zorunluluk olarak görürdüm ve geceleri uyumadan hemen önce bir iki satır yazardım ama olaylarım o bir iki satırdan bu noktaya hem de böyle hızlı geleceğini bilseydim hiç yazmazdım.Hiç yazmadan unutarak,zihnimde olayları değiştirerek yaşardım.Keşke öyle yapabilseydim.hem o zaman kendime verdiğim sözleride tutabilirdim.Mesela hiç aşık olmazdım,insanları tutkuyla sevemezdim ki…Ne kadar basit olurdu hayatım tıpkı babamın ki gibi.Devletten sadece nufüs cüzdanı alarak,devletten, ailesinden,sevmekten ve sevilmekten kaçarak yaşamış yine tam kendine uygun denizde karadan çok uzakta balık avlarken hayatını kaybetmiş ve ancak bundan iki gün sonra şans eseri bulunmuş kokuşmuş bir ceset olarak aramızdan ayrılırken hiçbir tanıdığının olmadığını anlamış olmalıydı çok yukarıdan…Oysa babamı sevmeyi ne çok isterdim.Şimdi biliyorum ki babamın bana sevgisizliği benim sevecek bir baba arayışıma hep kimsesiz kalmam annemim üzerimizdeki baba etkisi benim duygu durumumun bozulmasının zihnimde her zaman ilk aşaması gibi kurgulanmıştır.İşte bu noktada kiminle konuştuysam bana hak verdi.Bu insanların başındaysa bir zamanlar;hayatımın üç yılı, her gün yanımda olan psikolojimin düzelmesine yardımcı olan hayatta yaşanacak çok şey olduğunu bana öğreten insandı;Nursema.Şimdi başka bir insana da öğretiyor bana öğrettiklerinin aynısını.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder