Yavaş yavaş özlem!
Anılar okuyorum.Günceler ve mektuplar aralıyorum.İnsanın bütün mahrem duygularını aralıyorum.Bağrı açılıyor gizli kalmış tüm duygularuın.Kendi duygularım gün yüzüne çıkıyor.Engel olamıyorum.İstemsizce yükseliyor sakladıklarım.Aklanan ve karalanan iseklerim.
Özlem yavaş,daha yavaş.Dört saat oldu N'yi göreli...İçimdeki yalnızlığın dışa vurumu sorunlu,sesli,anlamsız.N'nin Bursa yolunda olması,yaşam gibi sorunlu.Benliğim ayrılıktan öylesine uzak ki bilinci haftalar sürecek ayrılığın farkında bile değil!Geriye kaç gün,kaç saat bilmem kaç dakika kalmış diye bağırıyor,sararan yapraklarıyla takvim.Oysa bilincime zararlıymış takvimin konuşması ve beni dinlemesi defterlerin.Kime anlatıp,kimi dinleyebilirim ki N yokken.
Daha yavaş özlem N'nin gerçek olduğunu söyle.Yoksa çıldıracağım.
sıfıriki,elliyedi
YERALTI EDEBİYATI
Bu Blogda Ara
26 Şubat 2011 Cumartesi
8 Ocak 2011 Cumartesi
GÜNCELER 5
19 Ağustos
Sabah anlamsız kelimeler sayıklarken uyandığımda dilimde bir uyuşukluk ve gözlerimde anlamsız kırmızılıklar vardı.Yapış yapış sıcak bir İzmir sabahında duygularım yüreğimde kardan şeytanlar yapıyordu.Kahvaltısız sabahta balkonda kahvemle birlikteyken anlamsız kelimelerimi birleştirip N’ye bir mektup yazmaya karar verdim,ona ulaşmayacağını,ona ulaştırmayacağımı bildiğim halde.
N.'ye;
Her şeyin bir mektupla başladığı bu ilişkide her zaman en güzel yeri hep mektuplar aldı.Hep kıskanılası özellikleri oldu.O zaman(ikiekimikibinyedi)bir mektubu sakınmasız,sakıncasızca bütün sınıfın önünde okumuştum.Oysa şimdi kendime bile okuyamayacağım bir mektup seslenmek istiyorum sana.Şimdi neredesin?Ne yapıyorsun?Haberim yok.Bundan haber almak istemiyorum.Artık yalnızım ve böyle kalmak isyiyorum!İçimdeki sevgi zamanla değişsin ve evrimle başka nesnelere,başka duygulara ve diğerlerine dönüşsün.Yani hiçbir şeyin yok olmadığı bu çöplükte sevgim şimdikine benzemeyen bir şey olsun.Bana yıllarca mutluluk veren bu sevgi artık acı veriyorsa,sen benim sana en çok ihtiyacım olduğu şu zamanda yanımda yoksan ve duygularımı,aşkımı ve içimdeki yansımanı yüzüstü bıraktıysan ben sana ne diyebilirim ki!Bana neden bunu yaptın?Neden düşmüşken,kalmışken ve bunları sadece senin aşkınla atlatabilecekken bana bunları yaptın?Düşün ve acı kendine.Acı kişiliğine,acı…
Ben üzülmüyorum düşkünlüğüme,yalnızlığıma.Bırakıyorum kendimi ve düşüncelerimi öldürüp hayata teslim ediyorum vücudumu.Hayat yaşat vücudumu ve karşı koy ölüme.Ölmek ki intihar değil.Zihnimi öldürmeliyim ki artık acı çekmeyeyim.Acı çekecek yerlerimi ihanetinin harlandırdığı o kor yutmalı.
İZMİR
4 Ocak 2011 Salı
GÜNCELER 4
18 AĞUSTOS
Yeni bir daha bitiyor İzmir’de.Sonra yeni bir gün daha başlayacak ve o da bitecek.Her şey sıradanlaştı ve hızlandı hayat.Çok hızlı geçiyor günler ve yeni bir yılın başlangıcı yaklaşıyor.Korkuyorum,çekiniyorum geçen yılın hızına yaklaşamayacak bir yıl yaşayacağımdan.N gitti,hem de ona en çok ihtiyacım olduğu anda.Şimdi hatırlamıyordur bile beni.Canım yanmaya devam ediyor.Ah günlük,canım günlük ne yapacağımı bilmemek korkutuyor beni.Tanrım beni bu bilinmezden kurtar.
İZMİR
2 Ocak 2011 Pazar
Günceler 3
17 AĞUSTOS
Küçük İskender okuyorum.Yalnızlığımın içinde benliğimi bulup eski yeteneklerime dönmeye çalışıyorum.Bugünlerde çok çok düşünüp az acı çekmeye çalışıyorum olmuyor ve dinleyecek kimsem olmadığı için seninle konuşuyorum.Filmler izleyip yeni düşüncelere yelken açıyorum.N’yi hala çok seviyorum ama yalnızlığımında bilincine varıyorum.Upuzun bir süre yalnızım.Şimdilerde isteklerim değişiyor,düşüncelerim ve benliğim…Olgunlaşıyor muyum yoksa bunuyor muyum?Bilmiyorum.Ama değiştiğimin artık önlenemez bir değişim yaşadığımın farkındayım.”Canım insanlar!Bana bunu da yaptınız.”
Beni tanı günlük ve sev beni!Şimdi karşılıksız,karışıksız sevgine çok ihtiyacım var.Sırtımı sıvazla yanımda ol;günlük,günlük,canım günlük.
İZMİR
29 Aralık 2010 Çarşamba
GÜNCELER 2
14 ağustos
Ne söylesem,derdimi anlatmaya nereden başlasam,nasıl başlasam;bilmiyorum.Ama derinlemesine bildiğim,kendimle her an paylaştığım bir düşünce varsa o da en baştan,o acı çığlıktan başlamayacağımdır.Yıllar yılları izlemeyecek ben büyümeyeceğim,yaşını başını almış dertli,sıkıntılı bir adam olarak çıkıyorum karşına,daha doğrusu seni alıyorum karşıma ve anlatmaya başlıyorum.Kendimi,kendime en kendi halimle kendimce anlatıyorum.Yalanlar,yanlışlar,eksikler ve fazlalıklar yani her şeyiyle ben.Dinlemeye hazır mısın?Hazırsan sonuna kadar dayanabilir misin?
Hayatımın tek seçimini kaybedişimin üzerinden geçen dört gün başıma derin sızıların saplanmasına yaradı.Sabah resimlere baktım;üzüldüm.Gözümün önünden kaldırdım resimlerimizi dayanamıyorum onları görmeye.”Canım N. Bana sonunda bunu da yaptın!”Bu kadar kolay olamaz diye düşünmüştüm giderken,bu kadar kolay olmamalı.Ama çok kolay oldu bundan dolayı çok canım yandı.Üzmedi,ağlatmadı,kırmadı kalbimi yanağıma sıcacık bir öpücük bıraktı ve gitti.
Ah keşke böyle olmasaydı canım günlük!
İZMİR
27 Aralık 2010 Pazartesi
Günceler 1
13 AĞUSTOS
Sabah titremeyle ve “geliyorum” diye başlayan bir krizin ardından ablamla ayaküstü narin,nadir bir kahvaltı.Ablamla konuşmaya uzun zaman oluyor olmasına ama içindeki isteksizliğin dışavurmadan duramıyor.Ablamın üzüntüsü bile olanları unutturmaya yetmiyor.Öğlen İzmir’e hızlı bir yolculuk,sessiz yolun ardından daha da sessiz bir öğleden sonra.Bunalımı arttırmak için bundan daha iyi bir ortam düşünülemezdi.Bense hala üç gün önce Nursema’nın nasıl kayıtsız kalabildiğimi sorguluyorum ve bir türlü anlam veremiyorum hiçbir şey yapamama…İşte bu düşüncelerimi bunalımıma veriyorum aynen annemin olaylara kayıtsızlığımı bunalımıma yorduğu gibi…Annem üzülerek bakarken bana hiç bir şey annelik duygularına baskın gelemiyor.Yani annem her şeyiyle tüm yaptıklarıyla tam bir anne…Oysa acımasız olsaydı belki bende olaylara bu kadar kırılgan bakmazdım.
Şimdi bütün suçlu annen mi oldu?
Aydın/İzmir
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)